1 Mart 2011 Salı

yöntemsiz


lirikten kaçıp sığınacaktım
Sami Baydar’a açık mektup yazacaktım
kimseye bahsetmeyecektim içimden
kırmak için dizeleri
sayfanın ayrımına gidecektim
üç-beş arkadaş edinecektim
zorlanarak sonra
çalıların oradan sızacaktı
annemin sesi
babam kalkıp Altındağ’dan gelse
2 güne burada olurdu
kardeşlerimle
cam odada oturacaktık
burnumuzdan kan sızarak
bekleyecektik

öldü kuşlarım.


Anita Sezgener
Yaz 2010





















Robert Motherwell, Tribute to the Frank O'Hara
Varis

                                                             
Bana yalnızca ölen, acı çeken insanlardan söz et, dedi. Ya da zaten ölmüş olanlardan. Yok olan, çürüyen, berbat kokular saçan şeylerden söz et, dedi. Konuşmak için ağzımı açtığımda pencereden gelen ışığı engellediğimi söyleyerek beni hemen susturdu. Ben de yatağına yakın başka bir sandalyeye geçtim. Sonra da tüm oksijenini tükettiğimden yakınmaya başladı, işi bitmiş akciğerleriyle bu tükenmiş haldeyken domuz gibi sağlam biriyle nasıl rekabet edebilirdi ki? Ben de sandalyeyi yatağın ayakucuna götürdüm. Ondan sonra sanki ona tabuttaki cesedinin başında bekliyormuşum gibi baktığımdan yakındı. İrileştiğimin, yüzümün şiştiğinin farkında mıydım? Ağzımın, açgözlü küçük bir vantuza benzediğini söyledi. Gözlerimin parlak, katı cam bilyeler gibi boş olduğunu, bütün düşüncelerimi sergilediklerini, dahası her bir düşüncemin bir öncekinden daha tiksindirici olduğunu söyledi. Düşüncelerimi okuyabildiğini bilmiyor muydum? Bunu sorarken madeni para büyüklüğünde balgam pıhtıları, bazen de kan çıkararak patlattığı havlamayla inleme arası kahkahası duyuluyordu. Dev bir denizanası kadar saydam ve iştahlıydım. Kalp atışlarım sıvı ve hamurumsuydu, çalkalanan midemin devinimleri onun gibi nazik durumda olan biri için iğrençti, ve lütfen dışarı çıkabilir miydim? Dışarı çıkmak için ayağa kalkınca pişmanlık duyarak, çıplak kemikleri andıran ince, soğuk parmaklarıyla bileğime sarıldı. Nereye gidiyorsun? Benden korkuyor musun? Beni sevmiyor musun? Beni burada bırakıp gidecek misin? Ben de pencerenin yanındaki sandalyeye yeniden oturdum, güneş batana kadar ışığı engellemeye devam ettim.


Joyce Carol Oates

Hayat Kısa Proust Uzun: Çok-kısa Öyküler Antolojisi’nden alınmıştır.
Çeviren: Fahri Öz - Mustafa Yılmazer
Düş Atelyesi, Ankara, 2000













Robert Motherwell, Altamira Elegy 4
Alp Eteklerinde Söylenen Şarkı



Göğün güçleriyle yalnız olmak,

Işık geçer, sel geçer, rüzgar geçer, ve

Zaman sonuna doğru koşar - orada olmak

Hiç korkmadan durmak

Bundan büyük mutluluk bilmem ben,

Başka bir şey istemem ben, yeter ki

Kıyıdan sökülen söğüt gibi

Zamanın dalgası zorla alıp götürmesin beni.

O zaman koynunda kıvrılır

Uyuyakalırım.



Friedrich Hölderlin, 1801
Çeviren: Esin Talu Çelikkan
Philip Sollers, Stüdyo, YK.Y., 1997, s.153’den














Robert Motherwell, Elegy Study, 1978-79

2 Nano Öykü

holivud


baba iyi huylu bir vampir. anne bir viking.
çocuğu bir kızılderili kabilesi büyütüyor.
filmin bir yerinde, çöl yaratıklarıyla yaptığı
savaştan dönen kahramanımız ormanda
yaktığı ateşin başında şunu soruyor:
"kimim ben?"

daha neler!



hiyerarşi

oleg kulik’i, endonezya’da aylığı 5 dolara gemi
sökme işine soktuk, “köpek gibi çalışıyorum”
diyor gelen kartta.
orlan da kuma gittiydi iran’da bir imama.
terini silmek için açınca yüzünü sokakta
dayak yemiş kocasından; ertelemiş şimdilik
ameliyatını.
“sırtımda çip çıktı sandım ilkin” diye yazmış
stelarc. keneymiş meğer, kırım kongo.

- hiyerarşik bir konuşma bu!
- olsun.


Uygar Asan


holiwud, malone 8, temmuz 2008’de;
hiyerarşi, malone 4, haziran 2008’de
'asgar tunç' ismiyle yayımlanmıştır.



















Robert Motherwell, Sidspiration
Kafka’nın Şapkası



Yağmur

döverken çatıyı

bir kap dondurma yedim,

Kafka’nın şapkasını andıran.

Öyle bir kap dondurmaydı ki

tavana gözlerini dikmiş

yatan bir hastanın

ameliyat masası tadında.



Richard Brautigan
Çeviren: Anita Sezgener


ilk kez malone 5’de (Temmuz 2008) yayımlanmıştır.



















Robert Motherwell, Octavio Paz, Three Poems 8, 1987
John Coltrane’in 1962 tarihli bir mektubundan



“Bugün Van Gogh’un hayatı üzerine yazılmış bir kitap okuyordum ve o muhteşem ve süregelen güç- yaratma dürtüsü- üzerine durup düşünmek zorunda hissettim kendimi. Yaratma dürtüsü, yaşadığı dünyaya bu kadar yabancı kalmış, bütün sıkıntılara, hayal kırıklıklarına, retlere ve güçlüklere karşın bolca güzel ve uzun soluklu sanat eseri ortaya koymuş bu adamın içindeydi… Keşke bugün hayatta olabilseydi.


Gerçek yok edilemez. Tarih gösterir ki (bugün de aynı şekilde) öncü olan genellikle varolan ifade şekillerinden ne kadar sıyrılmışsa o denli kınanır. Değişikliği benimsemek her zaman çok zordur. Üstelik görüyoruz ki bu öncüler kendi alanlarında varolan durumu yeniden canlandırmak, genişletmek ve yeniden yapılandırmak için çabalarlar. Genellikle toplum tarafından dışlanmış bu insanlar hayatlarında büyük kişisel trajedilere katlanmışlardır. Durum ne olursa olsun, kabul edilmiş ya da reddedilmiş, zengin ya da fakir, onlara daima bu büyük, sonsuz yaratma dürtüsü yol göstermiştir….”


Çeviren: Handan Hacıbektaşoğlu

ilk kez malone 8’de (Ekim 2008) yayımlanmıştır.
















Robert Motherwell, Black & White
KASPAR’IN 16 EVRESİ


EVRE 1
Bir cümlenin sahibi olan Kaspar başlayabilir ve bu cümleyle
bir şeyler yapabilir mi?


EVRE 2
Kaspar, sahibi olduğu cümleyle, diğer cümlelere karşı
bir şey yapabilir mi?


EVRE 3
Kaspar, kendi cümlesiyle diğer cümlelere karşı en azından
kendisine ait olanı koruyabilir mi?


EVRE 4
Kaspar, kendini diğer cümlelerden koruyabilir ve diğer cümleler
onu konuşmaya kışkırttığı halde sessiz kalabilir mi?


EVRE 5
Kaspar, konuşmak aracılığıyla sadece ne söylediğinin farkına
varabilir mi?


EVRE 6
Birçok cümlenin sahibi olan Kaspar, bu cümlelerle sadece
diğer cümlelere değil aynı zamanda bu cümlelerin nesnelerine
karşı da bir şey yapabilir mi?


EVRE 7
Kaspar, düzenle ilgili cümlelerle ya da buyurgan cümlelerle
kendini bir düzen içine sokabilir mi?


EVRE 8
Kaspar, bir cümlenin dizilişinden geniş kapsamlı bir düzeni
temsil eden bütün bir seri cümle türetebilir mi?


EVRE 9
Kaspar, her örnekte düzen hakkında sonsuz sayıda cümlenin dayandırılabileceği modelin
ne olduğunu öğrenebilir mi?


EVRE 10
Kaspar, öğrendiği cümle modeliyle nesneleri kendine
tanınır hale getirebilir mi yoksa kendisi mi nesnelere tanınır
hale gelir?


EVRE 11
Kaspar, cümleler aracılığıyla cümlelerin büyük birliğine
bağlılığını yerine getirebilir mi?


EVRE 12
Kaspar, kafiyeli cümlelerle, nesnelerde kafiye ve sebep bulacağı
noktaya getirebilir mi?


EVRE 13
Kaspar, kendine soru sorabilir mi?


EVRE 14
Kaspar, eski çekingen cümlelerine atfettiği atılgan cümleleriyle
çekingen cümlelerin altüst olmuş dünyasını tersine çevirebilir mi?


EVRE 15
Kaspar, kendini dünya hakkında tersyüz olmuş cümlelere karşı en azından cümlelerin
tersyüz olmuş dünyasıyla koruyabilir mi?

Veya: Kaspar, tersyüz olmuş cümleleri tersyüz ederek en azından doğruluğun
sahte görünümünden kaçabilir mi?


EVRE 16
Kaspar kim şimdi? Kaspar, kim şimdi Kaspar?
Kaspar ne şimdi ? Kaspar, Kaspar ne şimdi?



PETER HANDKE
Kaspar (Oyun, 1968)
Çeviren: Mehmet Fehmi İmre
Estetik Yayıncılık, 1984 Ankara



















Robert Motherwell, Untitled, 1972
BAUHAUS MANİFESTOSU


Tüm yaratıcı faaliyetlerin nihai amacı inşadır! Binaların dekorasyonu bir zamanlar güzel sanatların en soylu işlevi ve güzel sanatlar ise muazzam mimari için elzem idi. Günümüzde güzel sanatlar ve mimari hoşnut bir tecrit halinde varlığını sürdürüyor ve ancak zanaatkârların bilinçli işbirliğiyle kurtarılabilir. Mimarlar, ressamlar ve heykeltıraşlar bir kez daha inşanın hem bir varlık olarak hem de çeşitli parçaları açısından birleşik özelliğini anlamaya ve kavrama başlamalı. Böylece çalışmaları “salon sanatı” olarak kaybettiği hakiki mimari ruhuyla dolacak.

Eski sanat okulları bu birliği üretemiyordu ve sanat öğretilemeyeceğine göre, nasıl üretmelilerdi ki? Okullar yeniden eski atölye hallerini kazanmalı. Motif tasarımcısı ve uygulamalı sanatçının yalnızca çizim ve resimden oluşan dünyası yeniden şeylerin inşa edildiği bir dünya haline gelmeli. Yaratıcı faaliyetten zevk alan bir genç, şimdi de kariyerine eskiden olduğu gibi bir zanaat öğrenerek başlarsa, becerileri muazzam şeyler başarabileceği zanaatlara ayrılacağı için, üretken olmayan “sanatçı” artık kifayetsiz sanatkârlığa mahkûm edilmeyecek.

Mimarlar, ressamlar, heykeltıraşlar, hepimiz zanaata geri dönmeliyiz! Çünkü “profesyonel sanat” diye bir şey yok. Sanatçı ve zanaatkâr arasında temel bir fark yok. Sanatçı yüce bir zanaatkârdır. Cennetin zerafeti ve istemi aşan nadir ilham anlarıyla, sanat bilinç dışında bu elin emeğinde, ama zanaatın her sanatçı için elzem olduğu temelinde canlanabilir. Yaratıcılığın özgün kaynağı burada yatar.

Bu yüzden zanaatkârlar ile sanatçılar arasında kibirli bir sınır oluşturan sınıf farkları olmaksızın yeni bir zanaatkârlar birliği yaratalım! Geleceğin yeni inşasını birlikte arzulayalım, tasarlayalım ve yaratalım. Bu mimari, heykel ve resmi tek bir biçimde birleştirecek ve bir gün yeni ve yaklaşan inancın berrak simgesi olarak milyonlarca işçinin ellerinden cennete yükselecek.


WALTER GROPIUS

Çeviren: Nilay Kacar













Robert Motherwell, White-Open