20 Şubat 2011 Pazar

Brod’un ve Kafka’nın rüyasına giren melek


Bir keresinde, Max Brod rüyasında tek kanatlı bir melek gördü.
Melek Brod’un kapısını çaldı ve Kafka’nın nerede yaşadığını sordu.
Brod, rüyasındaki bu meleğin gördüğü en korkunç şey olduğunu
düşündü ve hemen verdi adresi.

Sonraki gün Brod Kafka’yla buluştu ve Kafka ona, bir önceki
gece rüyasında kanatları olmayan bir melek gördüğünü,
meleğin ona Max Brod’un adresini sorduğunu anlattı.


Alex Epstein

Çeviren: u.a.
malone 5’de (temmuz 2008) yayımlanmıştır ilk kez,
buraya küçük değişikliklerle alınmıştır..
HATBOYU


O eski zamanlarda
Solarken hayatlarım
Tren geçerdi.
Sanırım kruvaze ceket vakti.
Hiç artık tren geçmeyecek
Hâkim renk lacivert galiba
Göklerde ne oluyor?
Bozkır orada mı?
Hayvanları öldürecekler
Tren böl gene bizi
Yüksük kullan teyelle
Emel’e selam söyle
Arpaçay’a hasret
Dünyayı imha edecekler.

Serdar Koçak
Picasso’nun Braque ziyareti

Picasso, Braque’ın yanında öfke nöbetine kapılarak
ağızlarımı çaldın!
hergele, geri ver kahverengilerimi!
burunlarımı! gitarlarımı!, diye bağırır.

Braque, piposunu tüttürerek,
sessizce resim yapmayı sürdürür,
Picasso çığlık çığlığa: Vaay! Seni kızarmış ördek!
Kızarmış ördek kokusu alıyorum!
Beni yemeğe de mi çağırmıyorsun?

Çıt çıkartmadan, piposunu tüttürüp, resmine devam eder Braque.

Picasso biraz daha tatlı bir dille,
Biliyorsun Georges, iyi bir iş çıkarıyorsun burada.
Hadi ama, bitmedi mi şu ördeği boyaman? der.

Doymak bilmez Picasso, ördeği mideye indirmeye hazırdır,
     tuvali ve diğer konukları da.
Fakat Braque, gözleri kısılmış, sürdürür resmini,
Biraz oraya, biraz buraya renk serpiştirerek.

Canı sıkkın, Picasso hizmetçiye bir şaplak indirir, sekreterini
     yağın içinde haşlar, bir köşede öylece titreyen
     sanat simsarına bozuk bir bakış atar
ve kahkahayı basar
3 gözüyle birden
haince göz kırparken
4 sıra kocaman diş
havayı ısırmaktadır.


Harold Norse

Çeviren: Anita Sezgener
malone 9'da (kasım 2008)
yayımlanmıştır ilk olarak.

3 Nano Öykü II

cevap


“neden çekip gittin” dedim. “zamanıydı” dedi. sekiz aydır
görüşmemiştik.“geri dönmek için hiçbir nedenim yoktu”
dedi kafenin kapısına yakın. dışarıda kaldırımda biri bekliyordu.
hiçbir zaman hazır cevap olamamıştım.



tayin

a.
arılara takmıştı babam, sonunda getirip 6 kovan koydu bahçeye.
tayinimiz çıktı dün. annem ilk iş kovanları sattı. geçen hafta ilçeyi
ziyarete gelen bakanın çocuğunu sokmuşlardı.

b.
kızağımla kayarken kaz yetişip bacağımı ısırdı. altındaki demirler
paslanmış. arıları alan adamın benim yaşıt çocuğuna gitti kızak.




kiç

                                                     (sanat tarihine katkı)


bir ege ilçesinde (hâla) yaşayan ve artık kim gösterdiyse
karşılaştığı bir picasso reprodüksiyonuna bakıp da on dakkada
yaparım ben bunu diyen zatın dandik resimleri.

dilek 1:
bir gün bir türlü yapılamayan o mahkeme günü gelirse
bunun da hesabı sorulsun.

dilek 2:
artık hangi gönüllü kuluna aldırıyorsa, bu zatın malzemeleri
bittiğinde resim malzemeleri satan yerler, boyamız da
fırçamız da tuvalimiz de kalmadı desinler.



Uygar Asan

cevap, malone 1’de (mart 2008)
tayin, malone 2’de (nisan 2008)
kiç, malone 7’de (eylül 2008)
'asgar tunç' adıyla yayımlanmıştır.

13 Şubat 2011 Pazar

AT


Geceleyin demiryollarına ait arazideki beton direğe bağlanmış bir at, trenin hızından korkup yularını kopardı ve kaçarak bir tünele girdi. Dört gün sonra, atının çalındığını iddia eden bir kömür tüccarı durumu polise bildirip kömürünü mobilya kamyonetiyle taşımaya başladı. Aynı gece elektrikli trenin gece vardiyası makinisti Baker Caddesi ile St. John’s Wood arasındaki yeraltı hattında, işaret lambalarının ışığında büyük bir hayvan silueti gördüğünden bahsediyordu. Ertesi gün hattın müfettişi Tower Hill’deki kumluk alanda nal izleri buldu. Demiryolları memurlarının hiçbiri bir hayvanın elektrikli raylarda sağ kalacağına inanmasa da, Baron’s Court’taki çiğnenmiş çiçek tarhı ve Green parktaki tünelde bulunan at pisliği makinistleri uyarmalarına yetti.
Demiryolu çalışanlarının birkaç kez daha at görmesi, yolcuların da bir kez inek gördüklerini söylemesiyle, demiryolu yönetimi harekete geçti ve tünellerin her köşesini incelemek üzere tüm demiryolu sistemini on iki saatliğine kapattı. Ölü bir domuz, bir yarasa kolonisi ve Highgate Hill’deki kumanda kulesinde yaşayan bir aile bulundu ama, attan eser yoktu. Dört yıl sonra, siyah atlar sürüsü tünelden çıkıp dörtnala Gloucester yoluna koşup sabah trenini bekleyen kalabalığı gelmekte olan trenin yoluna doğru kovaladığında yedi kişi öldü ve yirmi dokuz kişi yaralandı.



Peter Greenaway

Çeviren: Nilay Kacar



















                                              Unica Zurn
DÜŞ MÜ SE


bazı adamlarla yatmak yetmez
babalarıyla da inkar etmek gerekir
aynanın hatırladığı kanda
orda burda gezinen el izlerini
yatmak diyorum
bedenin ne denli katıldığı bir fikir ki
sonunda musluklar sonuna kadar açık kalıyor

gizliyim. babamın sıvadığı balçık güneş olacak mı?

şimşeklerin sakalını sıvazlarken
yağmur yağıyor
yağmur durdurulamayacak gibi yağıyor
ufalmış tanrıların tek tek yükseklerden atlayışı gibi
yağıyor. ama
hiç durmayacak gibi yağan yağmur bile sonunda
duruyor.

bir düğme kadındı
koptu
tüm boşluklarını çerçeveletip duvara
duvara astılar
bomboş düz beyaz yalnız resimlerdi hepsi
sudan gözyaşı taşıdık üstlerine
göz görmeyi unutur kör görmeyi unutur mu?

öyle dediler
duvara asılan
düz ölürmüş.
göğe mi asıldık?



Neslihan Mengüç

25 Ocak
Unica Zurn


biraz da siz çekilin

nesi an zamandaki bu dönüşsüz yolculuğun ba.
şimdi karşıdankarşıyadır çekilen tüm filler
galeyandan sonrası bir fotoğraf sergisi
belki bu son adresiniz
düşülüp de kalınan bir köşebaşı müzesi
bir hayalin hapsinde geçipgiden ömrünüz…

biraz da siz çekilin
biraz da siz…


sabahattin umutlu

malone 3, mayıs 2008
  


















Unica Zurn

3 Nano Öykü

kayıp

                                                            Gregory Palfi’ye


bir kurbağa. suyun dibinde kaç zamandır duran bir ceset.
büyük bir balık gelip yutuyor kurbağayı. 3 çocuklu adamın
savurduğu oltanın iğnesi suya düşüyor. büyük balığın
kurbağa yiyememiş arkadaşı yutuyor zokayı.

     adam:
çok lezzetliydi.

     kadın:
hımm.....yarın yapıcam artık mezarı.
hiç olmazsa bir yeri olsun kardeşimin.




kış


a.
“güvenebilir miyim sana?” diye sormuştu, tekneler açıldıktan
sonra beni içeri aldığı ilk gün.

b.
kaç mevsim geçti, ben her sabah onda.

c.
karlı bir fırtınayla geldi kış. bir tekne geri dönmedi o gün.

ç.
sonraki her gün ben onun bahçesinde, pencerenin altında;
o kıyıda gözleri ufka çakılı.
ölümü bekledik, geleceğimizi kuracak.



tek palto

birimiz evde kalıyor soğuk havalarda.



Uygar Asan

kayıp/malone, 3, mayıs 2008;
kış/malone, 6, ağustos 2008;
tek palto, malone, 1, mart 2008’de
'asgar tunç' imzasıyla yayımlanmıştır.


















Unica Zurn
Brauner’in sağ gözü

hışır…hışır…hışım..
solungaçlı dersem çık.... göz tutarsa, kan çık...
Brauner'in kolları sürreal- acaba
hanginden çık…
çıkmayanı kapar huh…
Brauner'in balıkları ıslıklı… elleri yumru…
uyuşma dalı... en kapmalısından bu
çık aygıtı… çık.
masa delik-varis, bak.... müzeyi alnından uf ...
nedir bu anti-art?
çan çan çikolata… hani bize limonata ?
çık...
uyy…
arzu makinedir… Baroness Elsa onu giyinir…
kaç DaDa torbası- kaçabilmen için?
nâzi gelirse
kaç gece frangı
(kaç!-a,
hışım…
Brauner’in sağ gözü… uf aman…
sağrı gözü.. akar duru kavgada…
gün ağustos 28… gün sadece zehir
nâzi-ler en korkulasından…
1940- Paris… en kaçışlısından bir yahudiyi!…
Brauner’in kolları ama sürreeal… kurtarın!
nâzi gitti… hış..hış…
şimdi açık artırmalı bir tablosundan… endişeyi
sil silebilirsen
Montmartre’a yürü
mezar taşında yazmasını bir
"Peindre, c'est la vie, la vraie vie, ma vie"(1966)
dadadadadadadadadadadadadada duy
… çağırsan… gelir… vah Brauner vah
gözüm…

 Anita Sezgener














Unica Zurn

6 Şubat 2011 Pazar

BATKIN

zihne gerçeğin teni batmış
kıymıklarda var rüzgar
içerisi beyaz kanla doluyor
göz nereye kenetli böyle
karşıda bir kadın külotunu asıyor
çok eski radyoda Candan Erçetin
kıpırdadı ne kıpırdadı ezel başlıyor
ebed çatladı görüyor rüya
nasıl öpmüştün o sen öyle
kağıtta rüya kağıda hamle

bir sızıktan dünya gözüküyor
heyamola diye ses
kocaman mavi gözleriyle duvar
beyaz göl çat diye çatladı
kırmızı kırmızı güneşler o kayıkta
tiz şakrak ani bir hidayetten geçerek
karanlıkları ışıkları deleceğiz deleceğiz
zamanı istediğimiz yerden kırabiliriz
Anita'nın papağanı ve Bayan Napoli
kalakalabiliriz Neptünlerde neşeli küstahlıkla

Serdar Koçak
















Eva Hesse
cılk


“haksızlık evreninden”
“metafizik köşesine kaçan”  Anaksimandros
için başınızı bir kere de bu yöne çevirin!
harcamasın boynunuz algınızın açıklığını
bir kolunuz taşta olursa hem
belirsize düşer yüzünüz.
bir organ şarkısıdır dediğim
kirlenince yamuk ağızlardan
biraz su dilenir
olmayacak bir yer için
şiirin kurumasıdır cılk
sızar ayaklarının dibinde
mezar bekçileri.

büyük H.
“atmosfersiz bir yıldız”dır
orada gömülmeyi ister kavruk bir çizgi.
uzaktan tiz bir ses duyulur/duyun!
bir çocuğun ani gürültüsüdür oyun
olmayacak bir yerdeki
hızlı koşucular için
hep karanlıkta kalır.


Anita Sezgener
ocak 2011















Eva Hesse, Addendum, 1967
AH MEDET MÜRED

Çocuk büyür, su uyur.
Serçe kanadında bir gölge
Bilmez pazar(lığın) alış-verişinde
Ha bre haa!
Verir veriştirir.
Su uyur. Gölge büyür.
Yağmur damlasında ayna
Çömezi olmuş sonbahar ayların içinden yazın
Mürekkebini tüketir hece
hu...!          hu…
Gölge büyür.  Hınç artar.
Sorulmaz soruların yanıtları vicdane gelmiş
Midir acep?
Âlicenap yalnızlık ah!
Döne döne varır karlı kurban bayramında
Süsen oğlak kendi midir alnındaki lekeden
Belli bak!
Hasan, hüseyin andığım yerden ırak…

Yarkın Biçer
Haziran, 2008, Erzurum



















 Eva Hesse, İsimsiz, 1970

nod


a. kıştı. yırtılıyorduk …

b. incinmiştik. akıp duruyorduk kendimize.
    üşüyünce donuyorduk …etlerimizi çatlatıyordu buz.

c. konuşamıyor, denersek çoğalamıyorduk.
    biz hep aynı yerde oluyorduk. her şeyi biliyorduk.

d. dip sesleri müziğimiz oluyordu. her anı için bir çubuğa
    bir ip bağlıyorduk. sonra, odalarda mor ipler bağlı
     çubuklar buluyorduk.

d. kanıyorduk. her kendimize sürtünüşümüzde …

e.  ince bir boruda suyun akması oluyor, boru genişleyince
    soluk alıyor, sonra tekrar daralan kısma bağlanıyorduk. 


   SON SÖZ :
   adagio di molto
   morun pizzicatosu
   

uygar asan


“nod 2” ismiyle  “no 4 “de yayımlandı, ocak 2001
(küçük değişikliklerle buraya alınmıştır)











Eva Hesse, Sans II, 1968