2 Kasım 2011 Çarşamba

soğuk 11.

çimenlerin üzerindeki bir taşın yerini değiştirdim, eski ize de sesimi çıkartmadım. su geldi geldi taşın yanından dolaşıverdi. gözleri birbirine çok yakın biri durup selam verdi. kucağında ağır bir tüy. telefon çaldı. zamansızdı. yine de sevindim. dışarı çıktım. dolmuşa bindim. dolmuş durdu. inmeden son anda parasını ödeyen bir adam vardı. kadın yanında bekledi inmedi. ben bunu güçsüzleştirmeye değil sevgiye yordum. internet kafeye gittim. asma katta biri vardı. acaba şifrelerimi görüyor mu diye yer değiştirdim. yan yan bakındım yukarı. önündeki bir şeyleri tamir ediyordu. beklediğim gelmemiş. yoruldum. iki sevgili erythrai fotoğrafları paylaşmışlar. tarihe baktım benden bir gün önce. olsun dedim, gecikmek hiç gelmemekten iyidir. bu cümlemi erotik buldum. çıktım. neden diye düşündüm yolda heteroseksüel çiftlerde erkekler kadınlardan 4-5 yaş daha büyük olur. kadınlar ortalama 4-5 yıl daha uzun yaşar oysa. bu kadınların son 8-10 yılını yalnız yaşayacakları anlamına gelmez mi. heteroseksüel bir çift aynı yıl ölmek istiyorsa kadın 4-5 yaş daha büyük olmalıdır. svetlana boym’un yaşına baksaydım keşke internet kafedeyken diye düşündüm. internet pişmanlığı. dolmuşa bindim. dolmuşçuların müziği arabeskten arabesk popa kayıyor son on yıldır. son kuşak arabeskçiler ölünce geriye sadece arabesk pop kalacak. sonrası da pop. bu hızla ilk yerli xenakis’i 2150 yılında dinlemek mümkün olacak. hayatın kısalığına üzülüyor insan. ben göremeyeceğim. olsun diyelim. demeyip ne olacak.

eve geldim. a. şiir okuyordu. kavak mı güzeldir söğüt mü diye sordu. söğüt dedim. bence de söğüt dedi. gerekçelerimizi konuşmadık. açık. koltuğumun altını öpsene dedim. güldü. sevindim. kalktı kapının önüne bir kap su koydu. bir saksağan geldi önce. sonra bir kedi. su bitti. a. kabı tekrar doldurdu.
“şimdi sıra serçelerde” dedi, “en narinler en son gelir”.

uygar asan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder