3 Ocak 2012 Salı

Kripto Anarşist Manifesto



Bir hayalet; kripto anarşizmin hayaleti dadandı modern dünyaya.


Bilgisayar teknolojisi bireylere ve gruplara, birbirleriyle tam anlamıyla otonom bir biçimde iletişim ve etkileşim kurma becerisi sağlamanın eşiğinde. İki kişi, birbirinin gerçek ismini ya da yasal kimliğini hiç bilmeksizin mesaj alışverişi yapabilir, iş yapabilir ve elektronik sözleşmeler imzalayabilir. Ağlar üzerinden gerçekleştirilen etkileşimler, şifreli paketlerin kapsamlı bir şekilde yeniden yönlendirilmesi ve tüm tahrifatlara karşı neredeyse kusursuz bir güvenceyle kriptografik protokoller uygulayan tahrif edilemez kutular sayesinde izlenemez olacak. İtibar, günümüzün kredi puanlarından da çok müzakerelerdeki en önemli öğe olacak. Bu gelişmeler hükümet düzenlemelerinin yapısını, ekonomik işlemleri vergilendirme ve yönetme ve bilgiyi gizli tutma gücünü tamamıyla değiştirecek; hatta güven ve itibarın doğasını dahi değiştirecek.

Bu devrim için -ki bu kesinlikle sosyal ve ekonomik bir devrim olacak- gerekli teknoloji son on yılda teoride vardı. Yöntemler genel erişime açık anahtarla şifreleme, sıfır bilgiye dayalı etkileşimli ispat sistemleri ile çeşitli etkileşim, kimlik doğrulama ve denetim yazılımı protokollerine dayanıyor. Şimdiye değin Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı tarafından yakından izlenen Avrupa ve Amerika’daki akademik konferanslara odaklanılmıştı. Ancak yakın zamanda bilgisayar ağları ve kişisel bilgisayarlar, fikirleri pratikte gerçekleştirilebilir kılmaya yeterli hıza ulaştı. Ve önümüzdeki on yıl, fikirleri ekonomik olarak makul ve temelde durdurulamaz kılmak için gerekli ilave hızı da beraberinde getirecek. Şu anda gelişmekte olan hızı yüksek ağlar, ISDN, tahrif edilemez kutular, akıllı kartlar, uydular, Ku bandı vericileri, multi-MIPS kişisel bilgisayarlar ve şifreleme çipleri kolaylaştırıcı teknolojilerin bazıları olacak.

Elbette Devlet teknolojinin uyuşturucu satıcıları ve vergi kaçakçıları tarafından kullanımı ve toplumsal parçalanma korkuları gibi ulusal güvenlik endişelerinden dem vurarak bu teknolojinin yayılmasını yavaşlatmaya ya da durdurmaya çalışacak. Bu endişelerin çoğu geçerli; kripto anarşi ulusal sırların, yasadışı ve çalıntı malların ticaretini olanaklı kılacak. Otonom bir bilgisayar destekli piyasa, nefret uyandıran suikast ve gasp piyasaları bile yaratacak. Çeşitli suç unsurları ve yabancı unsurlar CryptoNet’in aktif kullanıcıları olacak. Ama bu kripto anarşinin yayılmasını engellemeyecek.

Tıpkı baskı teknolojisinin ortaçağ loncalarının iktidarını ve toplumsal iktidar yapısını değiştirmesi ve azaltması gibi, kriptolojik yöntemler de kurumların ve ekonomik işlemlerdeki devlet müdahalesinin yapısını köklü olarak değiştirecek. Yükselen bilişim piyasalarıyla beraber, kripto anarşi sözcüklere ve resimlere aktarılabilecek tüm malzemeler için likit bir piyasa yaratacak. Ve tıpkı dikenli tel gibi önemsiz görünen bir icadın ABD batı sınırında bulunan büyük çiftliklerdeki çitlerin kalkmasını olanaklı kılması, dolayısıyla buradaki mera ve mülkiyet hakkı kavramlarını sonsuza dek değiştirmesi gibi, matematiğin sır dolu bir dalının geliştirdiği bu önemsiz görünen keşif de fikri mülkiyetin etrafındaki dikenli telleri söken tel makası olacak.



Kalk, dikenli telli çitlerinden başka kaybedecek bir şeyin yok!



Timothy C. May

Çeviren: Nilay Kacar













jannis kounellis, 1969
(exhibition of twelve horses in the Galleria L'Attico, Rome)
Rosa, Korsika’ ya gitmek istiyor.



Güneye gidersen

omzunda kırmızı şal

Unutmuştur

belki bir keçi

Avrupa’nın modern olduğunu

gri kayanın zeytini ve

ispanyol kestaneleri

Odysseus’un önündeki rüzgâr gibi

Korsikalı bir köylünün

tek başına dolaşması

İnsan sesi ne bir kuş

Belki lacivert bir eşek

Bir katırın yanında

Üzerinde yan oturmuş bir kadın

Kucağında kımıltısız bir çocuk

kocasının güvenli bulduğu bıyığında

Kutsal olduklarına inanırsın

Unutursun

Avrupa’nın modern olduğunu

Eğilmek istersin

Güzelliği karşısında

Klasik dünyanın.



Anita Sezgener


Rosa Luxemburg’un 1917 Ocak’ında Sonichka’ya yazdığı
mektuptan esinle…















jannis kounellis, untitled 3, 2000
Meksika Otobanlarına Nasıl Bakılır


1. Gittiğin bir yer yok.

     1.1. Bekleyenin de yok.

     1.2. Seni birisi bekliyorsa da, gecikmeyi ona

            her zaman açıklayabilirsin.

     1.3. Trafiğin suçu dersin, yürümeyi seçtiğini başka bilen yok.



2. Kaldırıma bakma, içerdeyken göremeyeceğin şeylere bak.

     2.1. Su kuleleri.

     2.2. Kablolar.

            2.2.1. Diğer insanların seslerini ve yüzlerini TV ekranlarına

                       taşıyan kablolar.

            2.2.2. Ampüllere ve buzdolaplarına elektrik getiren

                       kablolar.

     2.3. İplerde çamaşırlar.

     2.4. Boş konserveler.

            2.4.1. İçinde büyüyen çiçekler.

            2.4.2. İçinde büyüyen kaktüsler.



3. Seni saran dalgaları hisset.

     3.1. Hoparlörlerine başka insanların seslerini taşıyan

            ses dalgaları.

     3.2. Sokaktaki ses dalgası.



4. Merdivenleri ne kadar hızlı inip çıkabildiğini hesapla,

     onu geçen arabaların hızıyla karşılaştır.



5. Yorulduğunda üst geçidin ortasında dur.

     5.1. Aşağıya bak.

     5.2. Öteye bakmayı dene ve şehrin ufuk çizgisini tasvir etmeye

            çalış.

             5.2.1. Hava çok kirliyse tekrar aşağıya bak.

            5.2.2. Korkuluğa sıkıca tutun.

            5.2.3. Orada bir süre daha kal, seni kimsenin

                       beklemediğini hatırla.

            5.2.4. Gittiğin bir yer yok.



6. Korkuluklardan bakınca sokağın öyküleri çözülecek.

     6.1. Dikkat kesil.

     6.2. Sen onlar değilsin.

     6.3. Onlar da onlar değil.

            6.3.1. Onlar sonsuzca, bir artı bir.



7. Bir yerlere giden monadlar sarmış çevreni.



8. Hareketlerinin bir amacı var.



9. Arzu bir Federasyondur.



MÓNICA DE LA TORRE

Çeviren. Anita Sezgener














jannis kounellis
Dr. K.H.G.’NIN ANISINA


-Hölderlin ist Ihnen Unbekannt? * diye sordu

Dr. K.H.G., at leşi için çukur kazarken.

-O da kim?, dedi Alman askeri.

-Hyperion’un yazarı. Alman romantizminin en

büyük isimlerindendir, diye açıkladı Dr. K.H.G.

-Peki Heine’yi tanıyor musunuz?

-Kim bunlar? diye sordu Alman.

-Sizin şairler…Schiller adını da mı duymadınız?

-Duydum, dedi Alman askeri.

-Ya Rilke’yi?

-Onu da, dedi Alman. Pancar gibi kızardı ve

silahını çekip Dr. K.H.G.’yi vurdu.




*Hölderlin’i tanımıyor musunuz?


Istvan Örkeny

"Bir Dakikalık Öyküler"den...
Macarcadan çeviren: Sevgi Can Aysevener
Sel Yayıncılık, 2004, s.31
1640

                                                                                ulus baker için...


burgwal caddesindeki evimizden çıktım, sol çaprazımdaki köprüyü geçtim. sağa dönüp ‘kereste kanalını’seyrederek okula vardım; bu kaçıncı. saat 11.00’de öğle yemeği arası verildi, eve gittim. babam evdeydi; başı eğik sessizce oturuyordu. mutfağa geçtim. salona çağıran sesini duydum sonra babamın. “otur oğlum” dedi. annemin akrabalarından, benim de uriel amca dediğim uriel da costa kendini vurmuştu.


okul 14.00’de başlıyordu, evden erken çıktım, annem öleli iki yıl olmuştu; o gün ters yöne yürüdüm; bu ilk.
st anthoniesluis sokağının karşısına saptım. babamın benimle konuşurken elinde tuttuğu kitap aklıma geldi, “propostar contra a tradicao” gibi bir şeydi galiba adı.


sokakta sakallı bir adam, yere oturmuş sırtı bir eve dayalı resim yapıyordu. talmut torah cemiyetine ziyaretlerinden tanıdığım ulyenberg başını az ilerdeki bir camdan uzatıp resim yapan adama “rembrandt! diye bağırdı, adam resim yapmayı sürdürdü. resim yapan adam duymayınca şimdi neredeyse yan yana olduğumuz ulyenberg bana bakıp “spinoza” dedi “gidip şu adama bana bi bakmasını söylesene”. geri dönüp dürttüm adamı, hiç oralı olmadı, neden sonra ulyenberg’in yeğeni güzel saskia’nın sesi duyulunca adam kaldırıp başını resimden, sesin geldiği yöne bakıp gülümsedi;
bilmiyorum bu kaçıncı.




uygar asan



















jannis kounellis, sarajevo, 2004
agorafobi


vapur iskeleye zor yanaştı. sigaralı adamın beklediği gelmedi. bir kadın şoförün tipinden tırsıp taksiye binmedi. kaykaycı çocuk düştü. büfedeki adam kendine çay doldururken bardak çatladı, duydum. bir genç aradığı dergiyi gazete bayisinde bulamadı. bir dakika içinde tam yirmi üç korna saydım.

eve dönüp güzel bir uyku çektim.


uygar asan















jannis kounellis, fish - knife